• img
    Yükleniyor...

Bergen yaşasaydı görecekti: Ulusal ve uluslararası mevzuatta şiddetle mücadele adımları

Bilinen sahne adıyla şarkıcı Bergen, 30 yıllık kısa ömründe Türkiye’de kadına karşı şiddetin sembol ismi ve yüzlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Hayatını sonlandıran şiddet bugünlerde vizyona giren sinema filmiyle sanatçının daha geniş kitlelere tanıtılmasını sağlarken, ‘şiddet’ ve ‘kadına yönelik şiddet’ olgusu, insan hakkı ihlali olarak yerini koruyor. 

TBMM’nin konuyla ilgili araştırma raporlarında ise şu saptama dikkat çekiyor: ‘Kadına yönelik şiddet, kadınları en temel insan haklarından mahrum etmekte ve kadınların sağlıklarını olumsuz yönde etkilemekte olan önemli bir toplumsal sorundur.’

Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırma raporlarına giren tanımlamasına göre, kadına yönelik şiddet, ‘Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında kadına baskı uygulanmasına ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına yol açan her türlü davranış’. Kadına yönelik şiddet fiziksel olarak görülebileceği gibi ekonomik, sosyal, sözel, psikolojik ve cinsel olarak da farklı şekillerde de görülebiliyor.’ 

Doğrudan iki yasa  

Türkiye’de doğrudan kadına yönelik şiddetin önlenmesinde iki ayrı yasal düzenleme var. Bunlardan ilki 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı ‘Ailenin Korunmasına Dair Kanun’, diğeri 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun.’ 

Bunun dışında, kadına yönelik şiddet eylemlerini içeren cezai hükümler Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) ayrıca düzenleniyor. 6284 sayılı Kanun, şiddetin kimden yöneldiğine bakılmaksızın kadınları, çocukları, aile bireylerini ve ısrarlı takip mağdurlarını şiddet ve aile içi şiddetten koruma amacını taşıyor.  

Türkiye’de kadın-erkek eşitliği ilkesi; 2001 yılında Anayasa’nın 41. ve 66. maddeleri, 2004 yılında 10.  ve 90. maddeleri, 2010 yılında ise yine 10. maddesinde yapılan değişikliklerle güçlendirildi.  

765 sayılı mülga Ceza Kanunu’nun yerine geçen 26.09.2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) eski kanunun aksine kadın ve erkeklerin hukuken eşitliği prensibine dayanan bir bakış açısıyla düzenlendi. 08.07.2021 tarih ve 7331 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu  (CMUK) ve ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ ile ‘TCK’da değişiklikler yapılarak bazı suçların boşanmış eşe karşı işlenmesi hali de nitelikli haller arasında kabul edildi. İlgili değişikliklere göre, TCK’nın 82. maddesinde yer alan kasten öldürme suçu, 86. maddesinde yer alan kasten yaralama suçu, 96. maddesinde yer alan eziyet suçu ve 109.maddesinde yer alan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının boşanmış eşe karşı işlenmesi halinde verilecek cezanın ağırlaştırılacağı öngörüldü.  

Yeni düzenlemede ‘ısrarlı takip’ ve ‘takdir indirimi’ açılımı 

İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında hazırlanan Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ve Sağlık Çalışanların Özlük Haklarına İlişkin düzenlemeleri içeren yürütmeyle 17 maddelik ‘Türk Ceza Kanunu’ (TCK) ve ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ Teklifi, AK Parti ve MHP milletvekillerinin ortak imzasıyla 16 Mart tarihinde Meclis Başkanlığına sunuldu.  

Adalet Komisyonunun esas komisyon olarak belirlendiği kanun teklifi kadına karşı işlenen suçların cezasını artıyor. Teklife göre,

  • Bundan böyle kravat takmak, el bağlamak, boyun bükmek takdir indirimi gerekçesi sayılmayacak.
  • Fiziki veya iletişim araçlarıyla yapılan ısrarlı takip eylemleri de hapisle sonuçlanacak. 
  • Kadına yönelik saldırılarda faillerin somut pişmanlık emaresi içermeyen hiçbir davranışı indirim nedeni olarak kabul edilmeyecek. 
  • Kasten öldürme, kasten yaralama işkence ve eziyet gibi suçlar kadına karşı işlenmişse cezalar daha da artırılacak. 
  • Nikahlı ya da boşanmış eşe karşı işlenen tehdit suçlarına verilecek cezaların da alt sınırı artırılacak.  
  • Eşe veya boşanılan eşe karşı işlenen kasten yaralama suçları da katalog suç kapsamına alınarak tutuklama kararları kolaylaştırılıyor. 
  • Şiddet mağduru kadınlara, talep etmeleri hâlinde, baro tarafından ücretsiz avukat görevlendirilebilecek.  

Bergen, bugünlere gelebilmeyi başarabilseydi son 33 yılda Türkiye’de ulusal ve uluslararası mevzuatta şiddetle mücadele konusunda atılan adımları yakından görebilecekti. Türkiye’de hiçbir insanın şiddete uğramaması dileklerimizle.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ‘Kadına ve Aile Bireylerine Yönelik Şiddet İnceleme Raporu’nda Türkiye’de Süreç

Türkiye’de Kadın Haklarının Tarihsel Gelişimi 

  • 1843: Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başladı. 
  • 1847: Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniye yayımlandı. 
  • 1856: Köle ve cariye alınıp satılması yasaklandı. 
  • 1858: Arazi Kanunnamesinde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer aldı. Böylece kadınlar ilk kez miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı. 
  • 1858: Kız Rüştiyeleri açıldı. 
  • 1869: Kadınlar için ilk sürekli yayın olarak nitelenen (haftalık) Terakk-i Muhadderat dergisi yayımlandı. 
  • 1869: Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı. 
  • 1870: Kız öğretmen okulu Dar-ül Muallimat açıldı. 
  • 1871: Mecelle’nin (Osmanlı Medeni Kanunu) uygulanması için çıkarılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi ile; evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması, zorla evlendirmelerin geçersiz sayılması düzenlendi. 
  • 1876: Kanun-i Esasi (ilk Anayasa) kabul edilerek temel haklar düzenlendi. Kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi. 
  • 1897: Kadınlar ücretli işçi olarak çalışmaya başladı. 
  • 1913: Kadınlar ilk kez devlet memuru olarak çalışmaya başladı. 
  • 1914: Kadınlar tüccarlık ve esnaflığa başladı. 
  • 1914: İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açıldı. 
  • 1921: Darülfünunda karma öğretime geçildi. 
  • 1922 :Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı. 
  • Haziran 1923: Nezihe Muhittin’in başkanlığında ilk kadın partisi olan Kadınlar Halk Fırkası’nın kurulması girişiminde bulunuldu, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi. 
  • 29 Ekim 1923: Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı. 
  • 3 Mart 1924: Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı. 
  • 17 Şubat 1926: Türk Medeni Kanunu’nu kabul edildi. Kanun ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı. 4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi. 
  • 1930: Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı. 
  • 1930: Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı. 
  • 1930: Doğum izni düzenlendi. 
  • 10 Haziran 1933: Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu. 
  • 26 Ekim 1933: Köy Kanunu’nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi. 
  • 5 Aralık 1934: Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 
  • 8 Şubat 1935: Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18’e ulaştı. 
  • 8 Haziran 1936: İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi. 
  • 1937: Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi ile yasaklandı. 
  • 1945: Analık sigortası (doğum yardımı) 4772 sayılı yasa ile düzenlendi. 
  • 1949: Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı. 
  • 1950: İlk kadın belediye başkanı (Müfide İlhan) Mersin’den seçildi.1952 Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye başladı. 
  • 1965: Gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen Nüfus Planlaması Hakkında Kanun çıkarıldı. 
  • 22 Şubat 1966: Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı. 
  • 26 Mart 1971: İlk kadın bakan atandı 
  • 1975: Birleşmiş Milletler tarafından Mexico City’de Birinci Dünya Kadın Konferansı düzenlendi ve bunu takiben 1975-85 yılları arasındaki dönem “Kadın On Yılı” olarak ilan edildi. 
  • 27 Mayıs 1983: 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilmesi Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikle sağlandı. Kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi. 
  • 1985: Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı ve sözleşme 1986 yılında yürürlüğe girdi. 
  • 1985: 5.Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda kadın konusu ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi. 
  • 1987: Devlet Planlama Teşkilatı’nda Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu. 
  • 1989: İstanbul Üniversitesi’nde ilk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı yurt çapında 13’e ulaştı. 
  • 24 Ocak 1989: İçişleri Bakanlığı kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. 
  • 29 Kasım 1990: Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun’un 159.maddesi Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. 
  • 1990: Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu’nun 438. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlükten kaldırıldı. 
  • 14 Nisan 1990: Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, ilk kadın kütüphanesi ve bilgi merkezini açtı. 
  • 1990: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk kadın konukevleri açılmaya başlandı. 
  • 1990: 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kadının statüsü ve Sorunları Başkanlığı kuruldu. 25.10.1990 tarihinde kadın sorunları konusunda ulusal mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) 3670 sayılı kanunla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kuruldu ve 24.06.1991 tarihinde de Başbakanlığa bağlandı. 
  • Eylül 1990: Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başladı. Türkiye’deki ilk kadın sığınma evi Bakırköy Belediyesi tarafından açıldı. 
  • 1991: 48. Hükümet döneminde ilk kadın vali Muğla iline atandı. 
  • 17-20 Şubat 1992: Birleşmiş Milletler Uluslararası Kadının İlerlemesi İçin Araştırma ve Eğitim Merkezinin (INSTRAW) toplantısında, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Türkiye’de kadın konusunda odak noktası olarak kabul edildi. 
  • 1993: İstanbul Üniversitesi’nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Bugün Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak Yüksek Lisans Programı veren üniversite sayısı dörde ulaştı. 
  • 1993: Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı. 
  • 25 Haziran 1993: Türkiye’nin ilk kadın başbakanı hükümeti kurdu. 
  • 1994: Türkiye Kahire’de yapılan Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansına katıldı. 
  • 17-19 Temmuz 1995: Avrasya ülkeleri kadınları arasındaki işbirliğini geliştirmek, Pekin Konferansında Türkiye ile birlikte hareket edebilmelerine yardımcı olmak amacıyla KSSGM ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı Başkanlığı (TİKA) işbirliği ile “Pekin’e Giderken; Avrasya Ülkeleri Kadınları İşbirliği Kongresi” başlıklı bir toplantı gerçekleştirildi 
  • 30 Ağustos – 8 Eylül 1995: Türkiye Pekin’de yapılan ve 189 ülkenin katıldığı 4. Dünya Kadın Konferansı’na katılarak taahhütleri çekincesiz olarak kabul etti. 
  • Kasım 1995: Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinin (ÇATOM) ilki Urfa’da açıldı 
  • 1996: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce, 4. Dünya Kadın Konferansı’nda kabul edilen eylem planı ve taahhütler çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, gönüllü kadın kuruluşları, siyasal partiler, sendikalar, meslek örgütleri ve basının katılımı sağlanarak ulusal eylem planı hazırlandı. 
  • 1996: 4. Dünya Kadın Konferansı’nda verilen taahhütler gereğince Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda gönüllü kadın kuruluşlarının katılımıyla kadın sorunlarının yoğunlaştığı dört alanda; eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam komisyonları oluşturuldu. 
  • 22 Mayıs 1997: Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun’un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı. 
  • 13-14 Kasım 1997: Türkiye Cumhuriyeti, amacı uzman bakanların çalışma alanları ile ilgili konularda Avrupa Konseyi faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmalarını teşvik etmek olan Kadın-Erkek Eşitliğinden Sorumlu Avrupa Bakanlar Konferansı’nın dördüncüsüne ev sahipliği yaptı. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce İstanbul’da gerçekleştirilen konferansa Avrupa Konseyine üye 40 ülkeden 38’i katıldı. 176 kişinin katıldığı konferans sonucunda üye ülkelerin eşitlik politikalarına yön verecek bir deklarasyon hazırlandı. 
  • 12 Temmuz 1998: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından, kadın konuk evlerindeki hizmetin tür ve niteliğine, işleyişine ilişkin esasları, kuruluş personelinin görev, yetki ve sorumluluklarını belirlemek amacıyla “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na Bağlı Kadın Konukevleri Yönetmeliği” yayımlanarak yürürlüğe girdi.. 
  • 1998: İçişleri Bakanlığı’nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü’nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki “Emekliye Yakınlığı” bölümünde yer alan “dul kadın vb.” ifadelerin yerine sadece “eşi, kızı, oğlu, annesi, babası” gibi ifadelerin kullanılması sağlandı. 
  • 17 Ocak 1998: Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi. 
  • 1998: Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi sağlandı. 
  • 1998: Ankara Barosu Kadın Hukuku Komisyonu tarafından Ankara Adliyesi içinde şiddete uğrayan kadınlara hukuki danışmanlık ve psikolojik destek hizmetleri vermek üzere Kadın Danışma Merkezi kuruldu. 
  • Eylül 1999: Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi’ni onaylarken koyduğu aile hukukunu ilgilendiren 15ve16.maddelerine ilişkin çekinceleri kaldırdı. 
  • 1 Mart 2000: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce yapılan çalışma çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde “Kadın Erkek Eşitliği Daimi Komisyonu” kurulmasına dair hazırlanan teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonunda görüşülerek, anılan Komisyon yerine “Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu“ kurulması yönünde karara varıldı. Kurulun oluşturulması TBMM içtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair çalışmaların tamamlanmasını beklemektedir. 
  • 5-9 Haziran 2000: Türkiye, Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformunun sonuçlarının değerlendirilmesi, tam olarak uygulanmasının sağlanması, yeni eylem ve girişimlerin belirlenmesi amacıyla New York’ta yapılan “Kadın 2000:21.Yüzyıl İçin toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kalkınma ve Barış” konulu Birleşmiş Milletler Genel Kurul Özel Oturumuna katıldı. Türkiye tarafından teklif edilen, kadın erkek eşitliği bakış açısının ana plan ve politikalara yerleştirilmesi, kota uygulamaları ve diğer araçlarla olumlu ayrımcılık politikalarının geliştirilmesi, erken ve zorla evlendirme ile namus cinayetlerinin kadınlara yönelik şiddet türleri arasında yer almasının yanı sıra diğer temel konulardaki önerilerin Sonuç Belgesinde yer alması sağlandı. 
  • 8 Eylül 2000: İhtiyari Protokol Türkiye tarafından imzalandı. Onay aşaması için Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alındı. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin daha etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Ek İhtiyari Protokol ile Sözleşmenin taraf devletler tarafından ihlali durumunda kişilere ve kişilerden oluşan gruplara başvuru hakkı tanınmakta ayrıca uygulamaları denetlemek üzere Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesine yapılacak şikayetleri kabul etme ve inceleme yetkisi tanınmaktadır. 
  • 30 Temmuz 2002: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesinin (CEDAW) İhtiyari Protokolü’nün 2 Ağustos 2002 Tarihli resmi Gazetede yayınlanması ile Türkiye bu protokole taraf olan 48. Ülke olmuştur. 
  • 18 Ocak 2003: Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun yürürlüğe girdi. 
  •  29 Ocak 2003: Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin taraf ülkelerce uygulanmasının denetlenmesi konusunda, Ayrımcılık Sözleşmesi Komitesine; Sözleşmenin tanıdığı hakların ihlali durumunda bireylerce veya gruplarca veya onların rızası ile onlar adına yapılan şikayetleri kabul etme ve inceleme yetkisini tanıyan, “İhtiyari Protokol” yürürlüğe girdi. 
  • 12 Haziran 2003: Kadın-erkek eşitliği bakış açısı ile Türk Vatandaşlığı Kanununda değişiklik yapılarak yürürlüğe girdi. 
  • 10 Haziran 2003: İşveren işçi ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılmayacağı, iş sözleşmesinin yapılmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapılamayacağı, cinsiyet nedeniyle eşit değerde iş için daha düşük ücret verilemeyeceği, cinsiyet, medeni hal ve aile yükümlülükleri, hamilelik ve doğumun iş akdinin feshi için geçerli sebep oluşturamayacağı gibi hükümleri içeren İş Kanunu yürürlüğe girdi. 
  • 22 Mayıs 2004: Kanun önünde eşitlik, temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası Antlaşmaların yasalardan üstün olacağına ilişkin Anayasanın 10 ve 90’ıncı maddeleri değiştirilerek yürürlüğe girdi. 
  • 21 Temmuz 2004: Doğum izinlerinin artırılmasına ilişkin düzenlemeler yapan Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun yürürlüğe girdi. 
  • 6 Kasım 2004: Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. 13 Kasım 2004 Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun yürürlüğe girdi. 
  • 26 Eylül 2004: Cinsiyet eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda çağdaş düzenlemeler içeren Yeni Türk Ceza Kanunu kabul edildi. 
  • 14 Temmuz 2004: “Gebe ve Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 
  • 9 Ağustos 2004: “Kadın İşçilerin Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik” Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 
  • 13 Temmuz 2005: Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyelerin kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açmalarının belediyelerin görev ve sorumlulukları arasında olduğuna ilişkin düzenlemenin bulunduğu Belediye Kanunu yürürlüğe girdi. 
  • 1 Ocak 2006: Adalet Bakanlığı tarafından 4320 sayılı Ailenin Korunmasına dair kanunun daha etkin uygulanmasına dair 2006/35 sayılı genelge yayınlandı. 
  • Kasım 2006: Avrupa Konseyi bünyesinde 27 Kasım 2006 tarihinde Madrid’de yapılan bir konferansla başlatılan “Aile İçi Dâhil, Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Kampanyası”na aktif olarak iştirak edilmesi öngörülmüştür. 
  • Şubat 2009: Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu çıkarıldı. 
  • Eylül 2010: Anayasa’da yapılan değişiklikle kadınlar, çocuklar, özürlüler, yaşlıların Haklarının korunması yönünde alınacak ilave tedbirlerin “eşitlik” ilkesine aykırı olmadığı Anayasal güvenceye alındı. 
  • Kasım 2011: Kadınlara yönelik şiddet ve Aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin olarak hazırlanan Avrupa Konseyi sözleşmesini (İstanbul Sözleşmesi) Avrupa Konseyi içinde onaylayan ilk ülke Türkiye olmuştur 
  • Şubat 2012: Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı TBMM’ye sunuldu. 
  • 8 Mart 2012: TBMM Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esaslar, genel Kurul’da görüşülerek kabul edildi. 
  • 20 Mart 2012: Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 28239 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.