• img
    Yükleniyor...

Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyon Raporu Sayıları

Meclis ‘Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonu’nun 912 sayfalık raporu yayınlandı. Raporda kadına yönelik şiddetle etkin mücadele edilmesine yönelik tespit ve öneriler neler? Detaylar Hülya Özmen Karabağlı’nın mecliste.org için hazırlamış olduğu bilgi notunda:

Dün akşam TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Nedenlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu çalışma süresinin ardından 912 sayfalık raporunu yayınladı. Rapora göre, kadın cinayetleri ve kadına yönelik olarak işlenen şiddet suçlarının, evlilik bağı olmayan kişiler arasında da azımsanmayacak oranda işlendiği görülüyor. 

TBMM’de grubu bulunan 5 siyasi partiden AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti ve 19 milletvekilinin katılımıyla çalışmalarına başlayan komisyon, CHP, İYİ Parti, HDP’li üyelerin çekilmesi nedeniyle çalışmalarını AK Parti ve MHP’li 12 üye ile tamamladı.

Rapor, yargı paketinde de yer alması beklenen ve kamuoyunda “kravat indirimi” olarak bilinen "iyi hal indirimi", ‘ısrarlı takip’ gibi kadına şiddete verilen cezalarda önemli bir rol oynadığı görülen başlıklarla ilgili yeni düzenlemelere işaret edildi. Raporda, evlilik bağı olmayan kişiler arasında gerçekleşen kadına yönelik şiddet eylemleri için de ceza artırımı önerisi de dikkat çekiyor. 

‘Kadına yönelik şiddetle mücadelenin en önemli unsurlarından biri kadının güçlenmesidir. Kadın güçlendikçe aile ve toplum da güçlenecektir” saptamasının yer aldığı raporda, çeşitli konu başlıkları altında çözüm önerileri sıralandı. Raporda, “Kadına yönelik şiddet suçları nedeniyle hükmedilen cezalarda cezaların infazı aşamasında cezasızlık algısına neden olan mevcut sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır” denildi.  

Kadına yönelik şiddetle etkin mücadele edilmesine yönelik tespitler ve önerilerden bazıları şöyle:  

  • Olağanüstü Dönemlerde Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele:

Salgın, afet gibi olağanüstü durumlarda, kadına yönelik şiddet vakalarında artış yaşanmakta, hane içinde gerilimin artması ve sosyal izolasyon nedeniyle kadınlar farklı şiddet türlerine daha fazla maruz kalabilmektedir. Bu süreçler, mağdurların savunmasızlıklarını pekiştirerek şiddet görme risklerini artırmakta ve yardım mekanizmalarına erişimini kısıtlayarak destek hizmetlerinden yoksun kalmasına yol açabilmektedir. 

Bu kapsamda; olağanüstü durumlara yönelik ulusal müdahale planlarına kadınlara yönelik şiddeti önleme ve mağdurları korumaya yönelik hizmetler de dâhil edilmeli ve kadınlara yönelik desteklere öncelik verilmelidir. Karantina zamanında şiddet mağdurları için konukevi ve barınma kapasitesi artırılmalıdır. 

  • Hukuk ve Ceza Yargılamasının Birlikte Yapıldığı İhtisas Mahkemeleri:

Tedbir muhakemesi dışında mağdurun şikâyeti üzerine farklı usullere tabi ceza ve hukuk davaları farklı mahkemelerde devam etmektedir. Bu farklı hukuki süreçlerin taraflar arasındaki ihtilafları uzattığı gibi yeni ihtilafları doğurduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda, aile içi ve kadına yönelik şiddet mağdurlarına ilişkin işlemlerin tek bir mahkemede sonuçlandırılarak sürecin hızlanması ve taraflar arasındaki anlaşmazlıkların yeni ihtilaflara mahal vermemesi amacıyla; tedbir kararı verebilen, taraflar arasındaki cezai uyuşmazlıkları çözebilen ve aile hukukundan kaynaklanan ihtilafları gideren hukuk ve ceza yargılamasının birlikte yapıldığı ihtisas mahkemeleri kurulmalıdır.

Bu ihtisas mahkemelerinde görev yapacak hâkimlerin bu mahkemelerde görev almadan önce ve görevleri süresince konuyla ilgili eğitim almaları ve tayin nedeniyle yer değişikliği yapıldığında yalnızca bu ihtisas mahkemelerinde görev yapmaları sağlanmalıdır.

  • ‘İyi Hal İndirimi’ne Yönelik Düzenleme:

Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesinde düzenlenen “takdiri indirim nedenlerinin” değerlendirilmesi ve uygulanması gerekmektedir. Kamuoyunda “kravat indirimi” ve “iyi hal indirimi” olarak bilinen bu müesseseler kadına yönelik şiddet vakalarında sıklıkla uygulanabilmekte ve bu da toplumda kadına yönelik şiddet suçları özelinde cezasızlık algısı oluşmasına neden olmaktadır.

Toplumda kadına yönelik olarak işlenen suçlarda “cezasızlık veya az ceza” algısına yol açan uygulamaların sona erdirilmesi ve “kadına yönelik olarak işlenen şiddet suçları” ile etkin şekilde mücadele edilebilmesi amacıyla, kamuoyunda “kravat indirimi” olarak bilinen "iyi hal indiriminin" kadına yönelik şiddet suçları nedeniyle hükmedilen cezalarda uygulanmamasına yönelik mevzuat düzenlemeleri yapılmalıdır. 

Ayrıca kadına karşı işlenen suçlarda hükmedilen cezaların etkili şekilde infaz edilmesi, şiddet eylemlerini gerçekleştiren kişiler üzerinde belli bir caydırıcılık unsuru taşıması gerekmektedir. Bu kapsamda, kadına yönelik şiddet eylemlerine ilişkin “kravat indirimi” olarak da tabir edilen iyi hal indiriminin değerlendirme kıstasları arasına “suçun işlenmesindeki hususiyetler, eylemin kamu vicdanını rahatsız edici niteliği, toplumda meydana getirdiği tepki ve infialin” de dâhil edilmesine yönelik mevzuat düzenlemesi yapılmalıdır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.09.2011 tarih ve 122-187 sayılı Karar) 

  • Cezayı Artıran Sebeplerin Genişletilmesi:

Kadına yönelik şiddet suçları nedeniyle hükmedilen cezalarda cezaların infazı aşamasında cezasızlık algısına neden olan mevcut sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik olarak işlenen şiddet suçlarının, sadece evli kişiler arasında değil, aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasında da azımsanmayacak oranda işlendiği görülmektedir. Eşe karşı işlenen suçlarla ilgili Kanun’da öngörülen cezayı artıran sebepler 4. Yargı Paketi ile boşanan eşi de kapsayacak şekilde genişletilmiştir.  

Benzer bir düzenleme ile aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasında gerçekleşen kadına yönelik şiddet eylemlerinin de bu kapsama alınması gerekmektedir. ‘Türk Ceza Kanunu’nda eşe ve boşanmış eşe karşı işlenen suçlarla ilgili Kanun’da öngörülen cezayı artıran sebeplerin, aralarında evlilik bağı olmayan kadınlara yönelik gerçekleştirilen şiddet eylemlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi için düzenlemeler yapılmalıdır. 

  • Israrlı Takip:

Ceza mevzuatında, şiddetin bir türü olan ısrarlı takip teşkil eden fiiller bir bütünlük içerisinde, ayrı bir suç olarak tanımlanıp yaptırıma bağlanmamıştır. Bu sebeple ısrarlı takip teşkil eden fiiller, mahkemelerce huzur ve sükûnu bozma, taciz ya da sarkıntılık eylemleri kapsamında ele alınmakta ve faillere verilen cezalar caydırıcılık unsuru taşımamaktadır. Israrlı takip teşkil eden fiiller mağdur ve mağdur yakınları üzerinde ciddi etkiler oluşturmaktadır. 

Bu tür vakalarda çok uzun yıllar süren ısrarlı takip fiilleri olabilmekte ve şiddete uğrayan kadın ve çocuklar maddi, manevi ve psikolojik zarar görmektedir. Bu kapsamda, TCK’da yapılacak yeni bir düzenleme ile ısrarlı takip fiillerinin etkili ve caydırıcı nitelikte bir yaptırıma bağlanması ve ayrıca suçun nitelikli hallerine de yapılacak düzenlemede yer verilmesi gerekmektedir.

  • Kadına Karşı Şiddet Suçundan Hüküm Giyen Kişilerin Rehabilitasyonu

Kadına karşı şiddet suçundan hüküm giyen kişilerin ceza ve infaz kurumları bünyesinde ve infaz sonrasında denetimli serbestlik bürolarında kayıtlı olan hükümlü ve yükümlülerin birtakım programlar aracılığıyla rehabilite edilmesinin sağlanması ve ıslah olarak topluma karışmalarını sağlamaya yönelik tedavi programları uygulanmalıdır. Bu kapsamda, 5275 sayılı Kanun’da “uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu” ve “cinsel dokunulmazlığa karşı suç” işleyenler için düzenlenen hükmün, kadına karşı şiddet suçlarından mahkûm olanlara da uygulanmasını teminen ilgili maddede düzenleme yapılmalıdır. 

Hükümlülerin gözlem, sınıflandırma ve gruplandırmalarında “kadına yönelik olarak işlenen şiddet suçları” ve “cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar” yönünden özel değerlendirme yapılmalıdır. Bu hükümlülere uygulanacak bireyselleştirme ve iyileştirme programlarının belirlenmesi, bu suçların niteliğine uygun olarak yapılması, katılımları zorunlu, iyileştirme ve eğitim programlarını da içerir şekilde ikincil mevzuat düzenlemeleri hazırlanmalıdır. 

Kadına yönelik şiddet kapsamında işlenen suçlardan mahkûm olanlara bireysel görüşmeler, grup çalışmaları ve müdahale programları çerçevesinde, hükümlünün şiddet olgusuna bakış açısının yeniden şekillendirilmesi ve gerçekleştirdiği fiilin anlam ve sonuçlarını kavramasına yönelik, uygun tedavi ve diğer yükümlülüklere ilişkin yönetmelik hazırlanmalıdır. 

  • Adli Süreçte Muayeneye Tabi Tutulan Kadınlar  

Ceza muhakemesi sürecinin delilden hareket etmesi karşısında, öncelikle mağdurun kaygı düzeyinin düşürülmesi, beyanının mümkün olduğu ölçüde özel ortamlarda alınması ve delillerin bozulmadan ve kaybolmadan toplanması büyük önem taşımaktadır. Bu yönde şiddet mağduru kadınların bilgilendirilmesi ve yapılacak işlemlerin yalın ve anlaşılabilir bir dil ile izah edilmesi gerekmektedir.  

5271 sayılı Kanun’un mağdur kadınların muayenesi düzenleyen maddesine mağdurun bilgilendirilmesi ve muayenenin gereken özenle yapılmasına yönelik hükümler eklenmelidir. 

“Muayene edilecek kadının talebine rağmen bir kadın hekimin bulunmasına olanakların elvermediği durumlarda; muayene sırasında hekim ile birlikte bir başka kadın sağlık mesleği personelinin bulundurulmasına özen gösterilir.” Hükmünün Kanun’un 77 nci maddesinde düzenlenerek güvence altına alınması sağlanmalıdır. 

  • Evlilik ve Boşanmalar

Çekişmeli boşanma davaları çoğu zaman nafaka tazminat ve ziynet alacağı gibi talepleri de  beraberinde getirmektedir. Bazı çekişmeli boşanma davalarında davanın her iki tarafının da geçimsizliğe ve boşanmaya ilişkin iradeleri net şekilde ortada olmasına karşın, belirtilen nafaka ve tazminat gibi istemlerden ötürü kusur değerlendirmelerinin yapılabilmesi için yargılamaların uzadığı görülmektedir. Bu noktada her iki tarafın da boşanmak istediği durumlarda davanın bu bölümün hızlı şekilde neticelendirilmesi için bu yönde bir mevzuat düzenlemesi yapılması gerekmektedir.

Boşanma davasının, sırf ziynet alacağı, eşya alacağı gibi talepler sebebiyle uzadığı dikkate alınarak bu talepler boşanmadan ayrı birer dava türü olarak kabul edilmeli ve boşanma davalarından ayrı olarak ele alınmasına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. 

Anlaşmalı boşanma davalarının adli tatilde görülebilmesi sağlanmalıdır. 

Türk Medeni Kanunu’nun “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin dördüncü fıkra hükmünde düzenlenen 3 yıllık fiili ayrılık süresinin 1 yıl olarak değiştirilmesine yönelik düzenleme yapılmalıdır.