• img
    Yükleniyor...

Hayvanları Koruma Kanunu Beklentileri Karşılıyor mu?

Yıllardır tartışılan, fakat hayvanların yaşama ve barınma hakkına ilişkin politikaların güçlendirilmesi için oluşturulan hayvanları koruma kanunu sonunda meclisten geçti. 7332 sayı ve “Hayvan Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adıyla resmi gazetede yayınlanan yasa ile hayvanlar ‘mal’ statüsünden çıkarıldı.

Parlamentoda hayvanların korunmasına yönelik verilen 17 yıllık mücadelede önemli sayılabilecek bir adım TBMM 24. Dönem (28 Haziran 2011 - 23 Nisan 2015) Çevre İhtisas Komisyonunda görüşülen, 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi hakkında verilen kanun teklifiydi. Ancak bu teklif genel kurulda yasalaşamadan 24. dönem sona ermişti.

(Komisyon raporuna ulaşmak için tıklayınız:  https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss614.pdf )

2019 yılının Şubat ayında ise Hayvan Haklarının Korunması ile Hayvanlara Eziyet ve Kötü Muamelelerin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla TBMM’de Hayvan Haklarını Araştırma Komisyonu kurulmuştu. Bir ihtisas komisyonu kadar etkili olmasa da hayvanların korunmasına yönelik bir adım sayılabilecek bu araştırma komisyonu, çeşitli bilim insanları ve sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan 12 toplantı sonunda 200 sayfalık bir rapor hazırlamış ve 2019’un sonuna doğru TBMM’ye sunulmuştu. Komisyon raporunun en önemli özelliği yeni bir kanuna zemin hazırlayacak tavsiyeler içermesiydi. 

(Komisyon raporuna ulaşmak için tıklayınız https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem27/yil01/ss132.pdf )

Çıkarılan bu yasaya kadar hayvanlar ‘mal’ olarak kabul ediliyor ve hayvanlara karşı işlenen her türlü suç için ‘Kabahatler Kanunu’ kapsamında düşük idari para cezaları uygulanıyordu. 5199 sayılı bu kanun da hayvanlara karşı yapılan kötü davranışları ve hayvanları koruma amacıyla alınacak önlemleri içeriyordu. Fakat yıllar geçtikçe bu kanun kapsamında uygulanan politika caydırıcılık özelliğini kaybetmiş, hayvanlara karşı yapılan işkence, taciz, tecavüz ve hatta öldürme eylemlerinde artış gözlemlenmişti. Bu eylemlere karşı kamuoyunda oluşan yoğun tepkiye karşın öte yandan sokakta yaşayan hayvanların sayısında artış olmuş; deneylerde kullanılan hayvanların varlığı meşrulaştırılmış; fayton çekmek için kullanılan atların korunmasına yönelik hiçbir somut adım atılmamış; yunus parkları, hayvanat bahçeleri, hayvan dövüştürme tesisleri, sirkler ve kürk çiftlikleri gibi hayvanlara karşı işlenen suçların yoğun olduğu ticari yerlere hiçbir düzenleme ya da yaptırım getirilmemişti.

Bu anlamda mecliste kurulan araştırma komisyonunun son raporunda birçok yenilik öngörülmüştü. Örneğin hayvanlar artık ‘mal ya da meta’ değil, ‘hisleri olan canlılar’ olarak tanımlanması tavsiye ediliyordu. Öte yandan rapor;

  • Yunus parklarının kapatılması;

  • Hayvanat bahçelerinin yasaklanması;

  • Atlı faytonculuğun durdurulması;

  • Kürk üretim çiftliklerinin kapatılması;

  • Hayvana karşı işlenen suçların Türk Ceza Kanunu kapsamına alınması;

  • Sokakta yaşayan hayvanların yaşama hakkının korunması gibi birçok öneri içeriyordu.

(Komisyon raporuna ulaşmak için tıklayınız: https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem27/yil01/ss276.pdf )

Özetle, meclis araştırma komisyonundan genel kurula görüşülmek üzere gönderilen taslağın ve resmi gazetede yayınlanarak Cumhurbaşkanı tarafından onaylanan kanunun en büyük kazanımı hayvanlara karşı işlenen her türlü suçun kabahatler kapsamından çıkarılıp Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamına alınması olarak görülüyordu.

Tüm gecikmelere rağmen nihayet hazırlanarak yayınlanan hayvanları koruma kanunu neleri içeriyor? 

Kanunda komisyon raporundan farklı olarak hangi söylemler var? 

Bu kanunla gelen yeni cezai hükümler ve diğer yaptırımlarla ilgili aktivistler ve sivil toplum kuruluşları ne diyor?

Bu politika değerlendirme notu, bu soruların yanıtını HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu), HAKİM (Hayvan Hakları İzleme Komitesi) ve TEDGA (Toplumsal ve Ekolojik Diyalogları Geliştirme, Araştırma ve İzleme Derneği) temsilcileriyle yapılan yüz yüze görüşmeler ve dijital medya taramaları aracılığıyla arıyor.

KANUN ASLINDA NELERİ İÇERİYOR?

Hayvanlara kötü muamele TCK (Türk Ceza Kanunu) kapsamına alındı. Ancak ceza alt sınırları çok düşük. 

  • Buna göre artık bir ev hayvanını ya da evcil hayvanı kasten öldüren kişiye 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. 

  • Nesli yok olma tehlikesi altında olan bir hayvanı öldürene 1 yıldan 5 yıla kadar… 

  • Bir hayvan neslini yok eden kişiye 5 yıldan 10 yıla kadar…

  •  Hayvan dövüştürene (folklorik ya da geleneksel gösteriler hariç) 3 aydan 2 yıla kadar…

  •  Hayvana cinsel saldırıda bulunan ve tecavüz edene 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilebiliyor.

Görüldüğü üzere bu suçları işleyene karşı verilen cezaların alt sınırları çok düşük. Bu yüzden bu suçlar -bir hayvanın neslinin yok edilmesi hariç- para cezasına çevrilebiliyor. 

Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) ile yapılan görüşmede komite koordinatörü Fatma Biltekin, Adalet Bakanlığının kanun taslağı tartışılırken TBMM’den hapis cezasının olmaması yönünde bir talepte bulunduğunu ifade ediyor. Görünen o ki, kanunla getirilen cezai hükümlerin alt sınırlarının aşağıda olmasının sebebi de bakanlığın isteklerinin 5 partinin milletvekilinin onayladığı komisyon raporundan daha öncelikli hale gelmiş olması.

Hayvanlara kötü muameleyi yargıya şikâyet etme yetkisi yalnızca Tarım ve Orman İl/İlçe Müdürlüklerinde. Kamuoyu tarafından sorun alanı olarak görülen bir diğer yenilik ise hayvanlara karşı suç işleyenlerini yargıya şikâyet etme yetkisinin yalnızca Tarım ve Orman İl/İlçe Müdürlüklerinde olması. Bu şu anlama geliyor, eğer tüzel ya da gerçek bir kişi herhangi bir hayvana kötü muamele yapıldığını görür ya da tespit ederse, güvenlik güçlerine başvurmak yerine önce Tarım ve Orman İl/İlçe Müdürlüklerine gidecek. Bunun sonucunda müdürlükler gerekli görürse savcılığa suç duyurusunda bulunabilecek.

Bu maddenin neden bu şekilde düzenlendiği tam olarak bilinmiyor. Ancak medyadaki bazı kaynaklara göre bu maddenin konulmasının sebebi zaten çok yoğun olan yargı mekanizmasına daha fazla iş yükü getirerek sekteye uğramasını engellemek. STK temsilcileriyle yaptığımız görüşmeler neticesinde de söylemek gerekir ki; kuvvetler ayrılığını da gözeterek çıkarılması, çıkarıldıktan sonra da yapıcı politikalarla izlenmesi gereken bu denli önemli bir kanun kapsamında hayvanlara karşı işlenen suçlarda gerçek ve tüzel her kişinin suç duyurusunda bulunması gerekiyor. Dahası komisyon raporunda da önerildiği gibi bu suçları işleyenlere karşı Cumhuriyet savcısının resen kovuşturma yetkisinin olması ve bu suçlar için soruşturma bürolarının açılması önemli ve gerekli bir adım olacaktır. 

Yerel yönetimlere sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için bakımevleri kurma, bu hayvanların bakım ve tedavilerini sağlama ve eğitim çalışmaları yapma zorunluluğu getirildi. Belediyeler gönüllü kuruluşlarla eşgüdüm içinde hayvanların korunması için bakımevleri kurabilecek, onların tedavilerini ve eğitim ihtiyaçlarını karşılayabilecek, ilgili resmi kurumların da onayını alarak hayvan hastanesi kurabilecek. Ancak getirilen bu yaptırımların hayvanları korumada etkili olup olmayacağı da tartışılır nitelikte.

Yasaya göre büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 75 bini aşan belediyeler 31 Aralık 2022, diğer belediyeler ise 31 Aralık 2024'e kadar hayvan bakımevlerini kuracak. Nüfusu 25 binin altında olan belediyelerde ise böyle bir zorunluluk aranmayacak. Bu durumda bu madde sokakta yaşayan hayvanların bakımını yapamayan belediyelerin, bu hayvanları kamyonetlerle komşu belediyelerin sınırlarına ya da yerleşim olmayan ücra köşelere bırakmalarını engelleyebilecek mi? 

HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan yasaya konulan bu maddenin, sokakta yaşayan hayvanların başka yerlere sevkini engellemeyeceğini, tesis kurmak için belediyelere tanınan yasal sürenin de gereğinden fazla uzun olduğunu ve bu süre zarfının belediyelerin tesis kurmaması için bir bahane olabileceğini ifade ediyor.

Bu alanda tartışılan bir diğer konu ise belediyelere verilen sorumluluk. Her ne kadar belediyelerin bu yasadaki görevlerini yapmadığı takdirde ‘görevini ihmal etmek ya da görevi kötüye kullanmaktan’ dolayı cezalandırılmasının önü açılsa da, gerçek ya da tüzel kişiler bu noktada da soruşturma engeline takılıyorlar. Biltekin, belediyelerin kötüye kullanımlarıyla ilgili bir şikâyette bulunulduğunda soruşturma yetkisinin yalnızca valilik onayıyla gerçekleşebileceğini söylüyor. Kaldı ki, bir belediye çalışanının bir hayvana kötü muamelesi sonucunda ceza kesilirse, bu ceza çalışan tarafından değil, belediyenin kendisi tarafından ödeniyor.

Kamuoyunda oldukça tartışılmış ve komisyonda da görüşülmüş olmasına rağmen kanunda hayvanat bahçeleriyle ilgili hiçbir düzenleme öngörülmemiş. Sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki eylem ve söylemlerine rağmen hayvanat bahçelerinin işletilmesi, bakımı ya da geliştirilmesine ilişkin hiçbir yaptırım yasada yer almıyor. Buna ek olarak ‘doğal yaşam parkı’ adı altında yeni tip hayvanat bahçelerinin önü açılıyor. Üstelik artık gerçek ve tüzel kişiler de ‘doğal yaşam parkı’ adı altında işletme açabilecek. Bu durum hayvanseverlerin bir diğer korkulu rüyası niteliğinde. Çünkü hayvanların doğasından koparılıp insan yapımı mekânlara yerleştirilmesi ve bu hayvanların ticaret unsuru haline gelerek sergilenecek olması, hayvanların ‘can’ değil de ‘meta’ olarak kullanılabileceği konusunda endişe yaratıyor.

Yasakları delen yunus parklarına 25 bin TL ceza öngörülüyor. Hâlihazırda işletilen yunus parkları, yeni yasayla birlikte on sene içerisinde kapanacak ve yeni parkların açılmasına da izin verilmeyecek. Ayrıca hayvanların kullanıldığı kara ve su sirkleri ile yunus parklarının yeni hayvan almaları, tesislerini büyütmeleri de yasak. Kanunun bu maddesine uymayan tesislere ise 25 bin TL para cezası uygulanacak. Kanaat liderlerine göre bu komik bir miktar. Çünkü müşterilerinden seans başına binlerce dolar kazanan bu tesisler için bu cezai hükmün hiçbir caydırıcılığı yok.

Evcil hayvan dükkanlarında ‘ev hayvanı’ bulundurmak yasaklandı. Katalog üzerinden satışlar devam ediyor. Bu kanunla birlikte hayvanların ‘meta’ olmaktan çıkarıldığı iddia ediliyor. Ancak yine de kedi ve köpek isteyen kişiler evcil hayvan dükkanlarında bulunan kataloglardan seçim yaparak, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından izin verilen üretim çiftliklerinde üretilen bu hayvanları satın alabilecek.

Meclis araştırma komisyonunda yer almış olmasına rağmen, gündeme bile getirilmemiş birçok konu var. Avcılıkla ilgili hiçbir yaptırımın olmaması, folklorik ve geleneksel amaç uğruna hayvan dövüşlerinin yasaklanmamış olması, kürk üretim çiftliklerinin kapanmaması ve yurtdışından yasal / yasa dışı yollarla ülkeye sokulmasının engellenmemesi, fayton içi kullanılan atlar için hiçbir düzenleme getirilmemiş olması kamuoyunda tartışma yaratan eksiklerden birkaçı. 

SONUÇ YERİNE: Daha fazlasına ihtiyacımız var!

Hayvanlar, elbette ki küresel ekosistemin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak bu ekosistemin aldığı hasar her gün daha da büyüyor. Tuz Gölü’nde binlerce flamingo yavrusunun tarımsal sulamadaki yanlış politikalar sebebiyle ölü bulunması, Salda Gölü’nün sularının çekilip kıyılarının tahrip edilmesi ve hepimizin içini yakan, sönmek bilmeyen yüzlerce orman yangınının önünün alınamaması ne yazık ki doğayla ilgili aldığımız kötü haberden birkaçı oluyor. Bu haberler gündemi meşgul ederken çıkarılan hayvanları koruma kanunu, kamuoyuna biraz moral olmasını beklemek doğru olurdu. 

TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen 7332 sayılı yasa, Cumhurbaşkanının da imzasıyla 14 Temmuz’da resmi gazetede yayınlandı. Ancak HayKonFed (Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu), HAKİM (Hayvan Hakları İzleme Komitesi) gibi birçok sivil toplum kuruluşu yasanın bu şekilde onaylanmasını doğru bulmuyor. HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) yetkilileri ise kanunun veto edilmesini istemeyerek bazı yetersizliklere rağmen olumlu bir adım olduğu konusunda hem fikir ve gelecekte  yeni bir kanun değişikliğiyle iyileştirilebileceği konusunda umutlu.

Kamuoyunun ifadelerine de dayanarak söylenebilir ki 7333 sayılı kanun, komisyon raporları ya da yasa yapım sürecine katılan sivil toplum kuruluşlarının tavsiyelerine uymadan hazırlanmış gibi görünüyor. Öyle ki yasa hayvanların hak ve özgürlüklerine dair hiçbir somut söylem ya da yaptırımda bulunmuyor. Dahası kanun, gerçek/tüzel kişilerin şikâyet hakkının önüne geçerek ve kötü muameleye karşı uygulanacak cezai hükümlerin alt sınırlarını düşük tutarak aslında “hayvana karşı suç işleyen parayla kurtuluyor’ mantığını akıllara getiriyor.

Önümüzdeki süreçte kanununda maddeler düzeltilir, bazı maddeleri düzeltmek için yeni kararnameler çıkar ya da ilgili yönetmeliklerde olumlu adımlar görünür mü bilinmez. Ancak 7333 sayılı hayvanları koruma kanunu, önceki kanunlardan farklı olarak, evde, sokakta ya da vahşi doğada fark etmeksizin tüm hayvanların yaşam hakkına dair elle tutulur politikaların uygulanmasını sağlaması gerekiyor.